Önsöz
Trafik, en genel haliyle dünya üzerindeki varlıkların aynı anda ve mekanda hareket halinde bulunmalarını ifade eder: araç trafiği, uçak trafiği, demiryolu trafiği, yaya trafiği, mesaj trafiği gibi.
Ancak, günümüzde tüm ülkelerde “trafik” denildiğinde ilk akla gelen kamuya açık kara yolu üzerindeki insan, hayvan, motorlu ve/veya motorlu taşıtların aynı anda hareket etmesi akla gelir. Motorlu veya motorsuz taşıtlar, insan yönetiminde olabileceği gibi, uzaktan kumandalı ya da kendiliğinden hareket eden ve yönünü bulan taşıtlar da olabilir.
İnsanlar, hayvanlar ve taşıtların aynı anda ve aynı kara yolu üzerinde hareket etmeleri çarpışma şeklinde ya da çarpışmadan kaçınmak için araçların kontrolden çıkması sonucu yaşanan kazaları da beraberinde getirir. Bu kazalara “trafik kazası” adı verilir. Trafik kazaları aynı kara yolu üzerinde hareket eden vasıtaların yönleri ile hızlarındaki farklılıklardan, yol ve hava şartlarından, araçların teknik arızalarından kaynaklanır. Ancak, en önemli sebep vasıtaların idare edilmesindeki hatalar, yani araçları “süren” insanların kurallara uymaması ve dikkatsizliğidir. Çünkü vasıtalara yön veren, hızlarını ayarlaması gereken, araçların kabiliyetlerini ve teknik özelliklerini bilmesi, yolun özellikleri ve hava şartlarına göre onları idare etmesi gereken insandır. Bu uzaktan kumandalı ve/veya kendiliğinden hareket eden ve yolunu bulabilen (otonom) sürücüsüz araçlar için de geçerlidir.
Trafik kazaları her ülkede ve yolda meydana gelebilir. Trafik kazalarını önlemek amacıyla tüm ülkelerde trafik kuralları konulmuş ve bunların büyük bölümü uluslararası alanda da geçerli hale gelmiştir. Yani trafik evrenseldir, trafik kuralları da büyük ölçüde evrenseldir. Trafik işaretleri tüm ülkelerde standarttır, ancak ülkelere göre alfabe, trafiğin akış yönü, hız sınırları değişebilmektedir. Örneğin, birçok ülkede araç trafiği yolun sağ tarafından işlerken, Birleşik Krallık, Avustralya gibi ülkelerde araçların yolun solundan gitmektedir.
Trafik kuralları, kara yollarının yaygınlaşması, motorlu ve motorsuz araçlarının sayılarının ve hızlarının artması ile ortaya çıkmış, zaman içerisinde yaşanan tecrübelerle oluşturulmuş kurallardır. Trafik kuralları yazılıdır, sürücülerin bunları mutlaka bilmeleri ve uymaları gerekir. Trafik kurallarına uymamak, can ve mal kayıpları ile sonuçlanan kazalara yol açtığı gibi, ayrıca sürücülerin cezalandırılması sonucunu getirir. Cezalar; para cezası, ehliyetin geri alınması, hapis şeklinde olabilir.
Adap ve Trafik
Trafikte Temel Değerler
Trafikteki diğer sürücüler, yolcular, kamu görevlileri, yayalar ve
hayvanlara karşı davranışlarımıza yansıyan bu kavramları; iyi iletişim
kurmamızı, trafiğin daha rahat işlemesini, stresin azalmasını sağlar,
kazalardan kaçınmamıza imkan verir. Bu
kavramları şöyle ifade edebiliriz.
A- Sorumluluk
Kişinin kendi davranışları ve/veya kendi yetki alanında bulunan bir olayın
veya olgunun sonuçlarını üstlenmesi, bundan doğacak olumsuzluklara
katlanmasıdır.
Örneğin, trafik kazasına sebep olan
bir sürücünün, hatasını kabul etmesi ve başkalarına verdiği zararı tazmin
etmesi, sorumlu davranmasına bir örnektir.
Bir sürücünün ya da yayanın, başkalarını tehlikeye düşürecek davranışlardan
kaçınması ve böylece ortaya çıkabilecek kaza ve zararların önlenmesine katkıda
bulunması da sorumluluk için güzel örnektir. Yayalar için yoldan karşıya
geçişte yaya geçitlerini kullanmak, sürücüler için yaya geçitlerine ve trafik
lambalarına yaklaşırken yavaşlaması, kazaların önlenmesine yardımcı olur.
B- Yardım
Kişinin, karşılık beklemeden başkalarına iyilik yapmasıdır. Bu iyilik maddi
veya manevi destek şeklinde olabileceği gibi, bedenen yardım şeklinde de
olabilir.
Örneğin, arabasının lastiğini değiştirmek isteyen ancak zorluk yaşayan sürücünün
yerine, herhangi bir karşılık beklemeden bu işi yapan kişinin eylemi başkasına
yardım etmektir.
C- Yardımlaşma
İnsan, kendi türünde diğer canlılarla yani diğer insanlarla yaşayan, ihtiyaçlarını da başkaları ile birlikte yaşaması sayesinde giderebilen bir canlıdır. Yardımlaşma, insanların karşılıklı olarak birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılık beklemeden gidermeleridir. İhtiyaç giderme tek yönlü olduğunda yardım, karşılıklı olduğunda yardımlaşma olarak ifade edilir.
Örneğin kış mevsiminde pek çok araç kar veya buz yüzünden yolda kalır,
trafiğin tıkanmasına sebep olurlar. Bu durumlarda sürücüler, araçlarından
inerek, yolda kalan araçları sırasıyla iterler. Böylece hem başkalarının, hem
de kendilerinin yola devam edebilmesini sağlarlar. Bu eylem, yardımlaşmaya
güzel bir örnektir.
D- Hoşgörü
Kişinin kendisinden farklı ahlaki, dinsel değerlere, siyasi görüşe,
düşünceye, yaşam tarzına, fiziksel özelliklere sahip insanlara müdahale
etmekten bilerek ve isteyerek kaçınmasıdır. Burada önemli kişinin, başka türlü
davranma imkanı var iken bilinçli bir şekilde bu şekilde davranmayı seçmesidir.
Trafikte bu duruma örnek olarak, yeni arabaya sürmeye başlamış bir kişinin
trafikte yaptığı hatalara, trafikte yeşil ışık yandıktan sonra hareket etmekte
gecikmesine tepki göstermeden, sabırla beklemek hoşgörülü bir davranış
örneğidir. Bu sayede yeni sürücü stres yaşamayacak, zaman içinde hataları
azalacak ve usta sürücü olacaktır.
E- Nezaket
Başkalarına karşı kibar ve saygılı davranmak, üzecek davranışlardan kaçınmaktır.
Trafikte bulunan kişilerin birbirlerine nazik ve saygılı davranmaları,
sürücülerdeki ve yayalardaki stresi azaltır. Böylece trafik kazalarının
önlenmesine ve trafiğin normal seyrinde akmasına yardımcı olur. Örneğin, bir
sürücünün yaya geçidinden yavaş geçmekte olan bir yaşlı kişinin karşıya
geçmesini sabırla, işaret yapmadan veya korna çalmadan beklemesi nazik bir
davranıştır.
F- Saygı
Kişinin kendisinden daha yaşlı, yararlı, kutsal, değerli, üstün gördüğü
kişilere ya da varlıklara karşı olan davranış biçimidir. Davranışlarında daha
dikkatli, özenli, ölçülü davranması, çekinmesi ve rahatsız etmekten kaçınması
şeklinde ortaya çıkar.
Örneğin bir trafik kazası sonrasında, kazaya karışan araç sürücülerinin
birbirlerine saygılı davranmaları, tartışmanın büyümesini önleyecek ve
anlaşmalarını kolaylaştıracaktır.
G- Feragat
Kişinin karşılık beklemeksizin ve kendi isteğiyle bir kısım ya da tüm hak
ve çıkarlarından vazgeçmesidir.
Bilindiği üzere, otomobil ve motosiklet gibi hafif araçların hızı ve
hızlanma kapasiteleri yüksektir. Bu araçların sürücüleri, geçiş önceliği
kendilerinde olsa dahi yolun daraldığı yerlerde örneğin yokuş çıkmakta olan
ağır vasıtalara yol verirlerse, haklarından feragat etmiş olurlar. Ancak, bu
araçların sürücülerinin işini de büyük ölçüde kolaylaştırmış olurlar. Çünkü
ağır vasıtaların yokuşta hareket etmeleri ve hızlanmaları çok daha zordur ve
durmaları ya da yavaşlamaları büyük zaman kaybına ve bazı durumlarda motor ve
aktarma organlarında arızaya sebep olurlar.
H- Fedakarlık
Kişinin herhangi bir hakkından ya da önceliğinden karşılık beklemeden vazgeçmesi,
başkaları lehine özveride bulunmasıdır.
Örneğin yol kenarında araç bekleyen kişileri arabasına alan bir sürücü, çok
az bile olsa durma ve hızlanma sırasında kaybettiği zamandan, fazladan
harcadığı yakıttan fedakarlık yapmaktadır.
ı- Sabır
Kişinin karşısına çıkan zorluklar karşısında tepki
göstermeden, ses çıkarmadan onların geçmesini beklemesi ya da olacak, gelecek
bir şeyi telaş göstermeden beklemesi anlamlarına gelir.
Sabır için, önündeki aracın yol kenarına park
etmesini korna çalmadan ya da başka işaretler vermeye çalışmadan, sakin şekilde
bekleyen sürücünün davranışı örnek gösterilebilir.
A- Empati
Kişinin muhatap olduğu, ilişkide bulunduğu ya
da tepki gösterdiği kişinin yerine kendisini koyarak düşünmesi, ona göre davranmasıdır.
Yanlış hareketi dolayısıyla aracının motorunu
durduran ve yolu tıkayan sürücüyü beklemek zorunda kalan arkadaki araçların
sürücüleri, kendi acemilik dönemlerini hatırladıklarında, empati yapmaktadır.
Böylece kendilerini o sürücünün yerine koyarak düşünebilir ve davranışlarını
ona göre ayarlayabilirler.
B- Diğergamlık
Kişinin kendisinden çok başkalarını düşünmesi,
başkalarının iyiliği için fedakarlık yapması olarak tanımlanır. Yardımın alt
kategorisi olan diğergamlık, kişinin kendi isteğiyle ve başkalarının yararına
olacak eylemlerde bulunması, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, trafik için
de çok önemli ve toplumdaki dayanışma duygusunu arttıran bir davranıştır.
Örneğin, yolda gördüğü kazayı polise veya
jandarmaya bildiren bir kişi, kendi isteği ile ve başkalarının faydalanacağı
bir davranışta bulunmaktadır. Böylece, kazaya daha erken müdahale edilebilecek,
yol daha erken trafiğe açılacak ve varsa yaralıların tedavisi hızlanacaktır.
Yolda trafiği engelleyen bir cismi, hayatını tehlikeye atmadan ve kendi isteği
ile kaldıran kişi de diğergamlık örneği göstermektedir.
C- Öfke Yönetimi
Kişinin öfkesine hakim olması, ani ve duygusal
tepkiler vermemesi ve toplum içindeki davranışlarını ve başkaları ile
ilişkilerini saygı ve nezakete uygun, ortalama insan tarafından kabul
edilebilir şekilde ayarlamasını ifade eder. Derin nefesler alıp-vermek ve tepki
göstermeden bir süre beklemek, öfke yönetimini kolaylaştırır.
Herhangi bir olaya karşı tepki vermeden önce
bir süre beklemek, bu süre içinde kişinin düşünmesini ve öfkeli davranışının
sonuçlarını hesaplamasını kolaylaştıracaktır. Böylece öfkeden doğabilecek
olumsuz ilişkiler ve sonuçlar da yaşanmayacaktır.
Örneğin, kendisini uyaran trafik polisine
karşı öfkesini kontrol etmeyen kişinin bu davranışı göz altına alınmasına,
tutuklanmasına ve hatta hapisle cezalandırılmasına yol açabilir.
D- Beden Dili
İnsanlar tepkilerini sadece söz ile değil,
beden hareketlerindeki değişiklikler ile de gösterir, bu yolla da iletişim
kurarlar. Örneğin aynı dili konuşmayan kişilerin başlıca anlaşma yolu beden
dilidir. Beden dili, dünya genelinde aynı şekilde anlaşılan beden
hareketlerinden oluşur. Tokalaşmanın dostluk göstergesi, alkışlamanın takdir
göstergesi, sesini yükseltmenin kızgınlık göstergesi olması beden diline örnek
olarak gösterilebilir. En doğru ve kabul edilebilir olan sözlü ifade ile beden
dilinin uyumlu olması, karşıdakine aynı mesajı, duyguyu, anlamı, vermesidir.
Örneğin, hatalı davranışı yüzünden bu
davranıştan etkilenen kişiden özür dilemek isteyen kişi, konuşurken
karşısındakinin yüzüne bakmalı, yüz ifadesi ile de üzgün olduğunu
göstermelidir. Konuştuğu kişiye sırtını dönmek, özür ile ilgili kelimeleri
alaycı bir üslupla söylemek beden dilinin kötüye kullanımının önemli
örneklerindedir.
E- Konuşma Üslubu
Konuşma sırasında kullanılan anlamları kadar,
bunların söyleniş şekli yani ‘konuşma üslubu’ da önemlidir. Konuşma üslubu,
söylenen kelimelerinin anlamlarını değiştirebilir, yanlış veya farklı
anlaşılmalarına sebep olabilir. Doğrusu söylenilen söz ile konuşma üslubunun
uyumlu olmasıdır. Kızgınlık ifade eden kelimelerin güler yüzle söylenmesi ya da
tersi tamamıyla başka sonuçlar doğurur.
Özür dilemek isteyen bir kişinin muhatabına
karşı yüksek sesle konuşması ve nezakete uygun olmayan kelimeler kullanılması,
konuşma üslubunun yanlışlığına güzel bir örnektir.
Bu kavramların tamamı trafikte nasıl davranmak
gerektiği konusunda yol gösterir, trafik stresinden bunalmış kişilerin
rahatlamasına ve kazaların azalmasına katkıda bulunur.
F- Trafik Denetim Görevlileri ve İletişim
Trafik
denetim görevlileri ile doğru ve etkili iletişim kurmak da trafik adabının bir
bölümünüs teşkil eder. Trafik denetim görevlileri yol kullanıcılarının, yani
sürücü, yaya, bisiklet ve motosiklet binicilleri ile trafikten etkilenen diğer
canlıların hayatını korumaya çalışan görevlilerdir. Yaptıkları denetim ile
trafik kurallarına uyulmasını sağlarlarlar. Trafik kurallarına uymak ise bütün
yol kullanıcılarının yararınadır. Can ve mal güvenliğimizi, trafikten
kaynaklanan tehlikelere karşı, ancak bütün yol kullanıcılarının trafik
kurallarına kesin olarak uyması sayesinde sağlayabiliriz.
Trafik
denetim görevlileri, çoğu sürücünün farkında bile olmadığı zor şartlar altında
görev yapmaktadır. Örneğin yoğun kar yağışı altında, sürücüler arabalarında
bile üşürken, onlar açıkta trafiğe yön vermeye ve yolları açık tutmaya
çalışmaktadır. Bazı durumlarda,
sürücülere yardım amacıyla arabaları itmekte, tıbbi yardım istemekte, ilk
yardım yapmakta ve kazalar sonrasında yazdıkları raporlar ile adaletin
gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadırlar.
Trafik
görevlilerine karşı nazik ve saygılı davranmak, konuşma üslubuna dikkat etmek,
istedikleri belgeleri nazik şekilde kendilerine teslim etmek trafik adabında
önemli yer tutar. Trafik kuralları ile trafik adabı arasındaki, eylemlerin
cezaya konu olması ve olmaması ayrımı burada da ortaya çıkar. Sürücü belgesini
isteyen trafik denetim görevlisine, itiraz etmeden ve gülümseyerek bu belgeyi
vermek, iyi iletişimin ve trafik adabına uymanın güzel bir örneğidir.
Trafik
denetim görevlisinin bu belgeyi kontrol etme hakkı yasalarda yazılı bir
yetkidir. Göstermemenin yaptırımı da vardır. Sürücü belgesini göstermek bir
zorunluluk, ancak bunu nazik bir şekilde göstermek, gülümsemek, uygun ses tonu
ile "buyrun", demek ve belge
geri verildiğinde teşekkür etmek, trafik adabının bir parçasıdır.
Trafik Adabını Etkileyen Hususlar
Trafik adabını olumsuz etkileyen unsurların
başında, kişilerin yetiştiği aile ve sosyal çevredeki hayat tarzı gelir. İnsan
doğumundan itibaren çevresindeki fiziki, sosyal ve psikolojik şartlardan
etkilenen bir varlıktır. Doğumdan itibaren hissettiği, gördüğü, karşılaştığı
olaylar ve olgular insanın kişiliğinin oluşmasına katkıda bulunur, hayat
şartları ve sosyal çevre, toplumsal kurallar hakkında bilgi edinmesini sağlar.
Ancak, yasalarda bir ceza yaptırımı olmayan, zaman içerisinde yaşanan
tecrübeler sonucu oluşan töre, ahlak kuralları “adap”, “edep” denilen davranış kalıplarını
ortaya çıkarmıştır. Bu kurallara uyulmadığında kişiye mahkeme ya da idare
merciler tarafından ceza verilmez, ancak kişi ayıplanır, kınanır ve zaman içerisinde
yaşadığı toplumdan dışlanır. Bu kurallar ise başta aile olmak üzere, sosyal
çevrede ve yaşayarak öğrenilir. Kişilerin “adap”, “edep” ile ilgili
davranışları yaşadıkları toplumdan bağımsız değildir, toplum bireyin kişiliğini
ve davranış biçimlerini oluştururken, bireyler de toplumu oluşturmaktadır.
Birey ve toplum arasında karşılıklı ve çok sıkı bir etkileşim vardır. Toplumda
ahlaksızlık, edepsizlik, yol-yordam tanımayan davranışlar yaygın ise,
bireylerde de bu davranış görülecektir.
“Medeniyet” ve “medenilik” kavramları şehirli
olmak ve farklı kültüre sahip insanlar ile bir arada, uyum içinde yaşayabilme
marifeti ile doğrudan ilgilidir. Farklı kültürlerle bir arada ve uyum içinde
yaşayabilmek, yasalara, yerleşmiş ahlak ve adab-ı muaşeret kurallarına uygun
yaşamayı gerektirir. Uzun süre şehirde yaşayanlarda yasaların yanı sıra, toplum
ve trafik adabına uygun davranışlar çok daha yaygın görülür.
Hukuk düzeninin sağlamlığı, yasalara aykırı
davranışların cezalandırılmasının yanı sıra, toplum adabına uygun olmayan
davranışların da tepki görmesi, kınanması ve faillerini dışlama da “trafik
adabına uygun” davranışların artmasını, yaygınlaşmasını sağlar. Suçların
cezalandırılmaması, adaba aykırı davranışların hoş görülmesi ile kişinin
davranışlarına aksi yönde tesir eder.
Eğitim seviyesi ile kişilerin bilgisi ve
tecrübesi arttıkça, hem yasalara uyumlu (aksi durumda ceza yaptırımı olan), hem
de “adaba uygun” davranışların artması beklenir. Dahası, bilgi ve tecrübeye
bağlı olarak kişilerde empati duygusunun, başkalarına saygı ve nezaketin,
insanlar ile iletişim yeteneğinin artması beklenir. Böylece kişinin trafik adabına uygun
davranışları da artacaktır.
Ekonomik şartlar ve gelecekten beklentiler de
kişilerin başkaları ile ilişkilerine ve trafik adabına uygun davranmalarına
önemli etkide bulunur. Geçim sıkıntısı yaşayan, çalışma hayatından memnun
olmayan ve emeğinin karşılığını alamadığını düşünen, ev-iş-okul-sosyal faaliyet
mekanları arasındaki ulaşımda sıkıntıları olan kişiler, sürekli stres
altındadır. Bu kişilerin zaman içerisinde depresyona girmeleri, insanlar,
hayvanlar ve eşyaya karşı şiddet ihtiva eden davranışlar göstermeleri şaşırtıcı
değildir. Toplumda hak ettiği saygıyı görmediğini düşünen kişilerin de
kendilerini öne çıkarmak için “trafik adabına” uymayan davranışa yönelmeleri,
örneğin sıkça korna çalmaları, aşırı süratli araç kullanmaları, araçlarını
dikkat çekecek, belki de başkalarını tahrik edecek şekil ya da yazılarla
süslemeleri ihtimali yüksektir.
Ayrıca, kişilerin genlerinde bulunan ve
doğuştan kendileri ile birlikte olan fiziksel ve kimyasal özellikleri, beden ya
da zihinsel özürleri dolayısıyla toplum hayatına ve trafik adabına uygun
olmayan davranışlar göstermeleri de sıkça yaşanan bir durumdur. Bu durumdaki
kişilerin tıbbi tedavi görmesi ya da araç kullanmaktan men edilmeleri toplum
yararına olacaktır.
Trafik adabına uyum ya da uyumsuzluk konusunda
kişileri etkileyen pek çok sebep daha gösterilebilir. Toplum hayatındaki maddi ve manevi
sıkıntıların azalması, kişilerin eğitim ve bilgi düzeyinin yükselmesi, farklı
kültürlere sahip kişilerle uyum içinde yaşama alışkanlığının yaygınlaşması,
kişiler arasındaki ilişkilerin aileden başlayarak, toplum hayatının her
kesiminde ve her seviyede iyi yönde gelişmesi, trafik adabına uyum konusunda da
büyük katkılar sağlayacaktır.
A- Birey Hakkı (Diğer Bireylere Verilen Zarar)
Trafikte
birey haklarına saygı göstermek, birey haklarına karşı her alanda gösterilmesi
gereken hassasiyetin bir parçasıdır. Birey hakkı, "Kul hakkı" olarak,
İslam dininde de çok önemli yer tutmaktadır. Kul hakkının, ahiret hayatında ve
hesap gününde affedilmeyecek haklar arasında olduğu, herkesin hakkını
isteyeceği ve alacağı din ile ilgili kitaplarda sıkça bahsedilen bir husustur.
Hayatın
diğer alanlarında olduğu gibi, trafikte de başkalarına veriren zarar, birey
hakkına bir tecavüz niteliğindedir. Trafikte diğer bireylere verilen zarar, hem
birey hakkına karşı bir saygısızlık, hem de hukuki ve mali sonuçları olabilecek
bir eylemdir. Örneğin, bir kazada suçlu görülen ve başka bireylerin hakkını
ihlal ettiği belirlenen yol kullanıcısı, zarar verdiği kişinin zararını
karşılamak, tazminat ödemek ya da hapis cezası gibi yasal yaptırımlar ile de
karşılabilir.
B- Toplum Hakkı (Topluma Verilen Zarar
Trafik
kurallarına ya da trafik adabına uygun davranmamaktan kaynaklanan zarar, sadece
yol kullanıcıları ile sınırlı değildir. Bu zararlar, zincirleme olarak toplumun
diğer kesimlerine de yayılabilir. Bunu "Toplum hakkı" ya da
"Topluma verilen zarar" şeklinde ifade edebiliriz. Örneğin bir trafik
kazasında iki araç çarpıştığında olabileceklere bakalım. İki araç çarpışmıştır
ama buna bağlı olarak yol tıkanır. Bu sebeple oluşan trafik sıkışıklığında
beklemek zorunda kalanlar, gitmeyi hedefledikleri yere zamanında varamazlar.
Onların geç kalmalarına bağlı olarak, başkalarının da işleri aksar. Böylece,
basit gibi görünen bir kaza, hiç kusuru olmayan kişiler de hak kaybı yaşarlar
ve zarar görürler.
Ayrıca,
kazalar sonrasında yol kullanıcılarının anlaşamadıkları durumlarda trafik
denetim görevlileri, adalet sisteminin kendiliğinden soruşturmak zorunda olduğu
olaylarda ise savcı ve başka görevliler olay yerine gelmek zorundadır. Bunların
harcadıkları zaman, ulaşım giderleri, kırtasiye giderleri, bu sürede yapmaları
gereken işlerin gecikmesi toplum hakkının değişik yüzleridir.
C-Kamu Hakkı (Devlete Verilen Zarar)
Trafik
kuralları ve adabına uymamanın sonuçlarından birisi de devlete bir başka
deyişle kamu kaynaklarına, tesislerine verilen zarardır. Kazalar sonucunda yol
yapıları zarar görür. Devlet görevlileri zamanlarının ve devletin mali
kaynaklarının bir bölümünü kazalardan kaynaklanan sorunların çözülmesi için
harcarlar. Sürekli şerit çizgilerinin üzerinden sürmek, bu çizgilerin normalden
daha önce silinmesine yol açar, daha erken yenilenmeleri gerekir.
Bunlar
ve trafik kuralları ve adabına uymamaktan kaynaklanan sayılamayacak kadar
olumsuz sonuç, devlete verilen zarardır. Kamu hakkıdır. Devletin imkanlar ve
kaynakları, toplanan vergiler ile oluşur. Milyonlarca insan, çok zor şartlarda
çalışmakta, vergi vermekte ve doğal olarak da ödediği vergilerin yerinde
harcanmasını ümit etmektedir. Trafik kurallarına ve adabına uymak, kişisel
zararların yanı sıra, topluma verilen zararı ortadan kaldıracaktır. Unutmayın:
Bu zararların bedelini hiç tanımadığımız, tanıyamayacağız, karşılaşamayacağımız
insanlarların vergileri ile ödenmektedir ve "Helalleşme" imkanı
yoktur.
D- Yaşama Hakkı
Trafik
kurallarına ve adabına uymamanın bir ve en acı sonucu ise kazalar ve
tartışmalar sonucunda yaşanan can kayıpları, yaralanma ve kalıcı
sakatlıklardır. Bu yaşama hakkının ihlalidir. Yol kullanıcıları
dikkatsizlikleri ve kural tanımazlıkları sonucu hem kendi hayatlarını, hem de
başkalarının hayatlarını sonlandırmakta veya kalıcı sakatlıklara yol
açmaktadır. İnsan hayatı kutsaldır, insan yeryüzündeki en kıymetli canlıdır.
Doğal olmayan yollarla ölümüne veya kalıcı şekilde sakatlanmasına yol açmak, en
büyük hak ihlalidir.
E- Çevre Hakkı (Doğaya Verilen Zarar)
Trafik
kuralları ve adabına uygun davranmamanın olumsuz sonuçlarından birisi de
çevreye verilen zararlar, yani çevre hakkıdır. Buna örnek olarak, trafik
kazaları sonrası çevreye yayılan akaryakıt, radyatör soğutma sıvısı, plastik
parçaları gibi nesneler, toprağa, suya ve havaya karışmakta ve çevreye zarar
vermektedir. Bu sudan içen, toprağa karışan zararlı maddeler ve plastik vs. parçalarını
yiyen hayvanlar zarar görmektedir. Kazalardan sonra ortaya çıkan trafik
sıkışıklığında, bekleyen araçların egzost emisyonları havayı kirletmektedir.
Ayrıca, geri dönüşüm ile değerlendirilemeyen hurda araç parçaları da doğaya
bırakılmakta ve çevre kirliliğine yol açmaktadır.